Cote D'Azur Tatili 1. Gün Bordo/ Bordeaux

Nerden başlasam nasıl anlatsam, Bordo Bordo.. :)Bana bir ay sürmüş gibi gelen bir haftalık Fransa  Provence tatilimizin ilk durağıydı Bordo. Aslında herşey internetten yurtdışı için ekonomik uçak biletleri bakarken ""aa Bordo uçağı ucuzmuş hem de Türk Hava Yollarıymış, gitsek mi? e hadi gidelim" kadar basit bir şekilde başladı. Öyle ki Bostanlı-Üçkuyular arabalı vapurundaki 25 dakikalık yolculuğumuz sırasında önce biletleri bulduk sonra gidiş dönüş satın aldık.



Uçak biletlerimizi aldıktan sonra 7 gece 8 günlük tatilimizin tamamını bu bölge ve civarında mı geçirsek yoksa güney Fransaya Provence bölgesine uzansak mı diye geçen bir kaç tereddütlü haftadan sonra, gelmişken sıcak ve güneşli Güney Fransayı planımıza dahil ettik.


İşin en önemli kısmına karar verdikten sonra önce internet üzerinden arabımızı kiraladık, sonra kalacağımız otelleri her zamanki gibi Booking.com'dan aldıktan sonra, tatil rotamızı daha önce ziyeret etmiş olan blogları araştırmaya başladık. İyi ki insanlar blog yazıyor ziraa çok ama çok faydasını gördük. Tur organizasyonları dışında bizim gibi kendisi gezen kişiler için ön hazırlık hayati önemde.

Önce İzmir-İstanbul adından İstanbul- Bordo uçağıyla bu güzel şehrin kendisine yakışmıyacak ufaklıktaki Havaalanına iniyoruz. Ardından şehir merkezine giden 2 numaralı otobüse atlayıp yaklaşık yarım saat içinde otelimize varmış oluyoruz. Eğer Fransa'nın herhangi bir şehrinde tatil yapmayı planlıyorsanız mutlaka telefonunuza offline çalışan Türkçe-Fransızca sözlük yükleyin ziraa Fransızlar kesinlikle İngilizce konuşmuyor. Çok çok az yerde İngilizce konuştuk, onun dışında eşimin orta seviyedeki Fransızcası hayatımızı kurtardı diyebilirim.


Eşyalarımızı otele attıktan sonra yürüyerek şehri keşfetmeye başladık. Şehrin sembölü haline gelen büyük Borsa Binası bence şehri ikiye ayıran iyi bir nokta. Binanın sol tarafındaki kısım daha varoş, üzülerek söylüyorum ki Türk dükkanları ve kebapçıları bu bölgede. Keşke daha güzel ve otulabilir nitelikte olsalardı diye hayıflandım. Sağ tarafı ise benim asıl Bordo diye adlandırdığım, en güzel binalarının ve meydanlarının olduğu en canlı ve işlek yeri.



Yukarıdaki resimler Borsa Binasına ve onun önündeki ayna etkisi veren belli aralıklarla ıslatılan meydan. Resimden de anlayabileceğiniz gibi fazlasıyla kalabalık bir noktaydı. Burda fazla oyalanmadan en çok sevdiğim bölümlere geçmek istiyorum.




Gündüz tarihi yapılarını ve sokaklarını içgüdülerinizle ya da bizim yaptığımız gibi Turizm Ofislerinden aldığınız şehir haritasıyla dolaşabilirisiniz.  Bizim en keyif aldığımız yerler nehir kenarı olan kısımlarından ziyade şehrin iç taraflarındaki büyük meydanlarının olduğu bölgeydi.  Trip Advisor'dan bakarak şehrin önemli yapılarını ve meydanlarını detaylı olarak görebilirsiniz. Benim burda asıl anlatmak istediğim şehrin bana verdiği duygu.



Bordo gündüz canlı alışveriş dükkanları olan, yemek için bir çok alternatif sunan büyük bir şehir. Hem yoğun kalabalıkların olduğu meydanları hem de sakin ve huzurlu sokaklarıyla ruh halinize göre size alternatif sunabiliyor. Ancak tüm bunları yaşarken en belirgin duygum şehrin ne kadar şık olduğuydu. Hem binalarının temizliği ve özenli korunmuşluğu hem de özellikle belli bir yaş üstündeki bayanları kıyafetleri, bize kendimizi kesinlikle şık bir şehirde olduğumuzu hissettirdi.

 

 

Fransa'nın yemek kültürü ülkemizle çok benzeşmese de kırmızı etleri (çok pişmiş istemelisiniz çünkü yarı pişmiş getiriyorlar) ve tatlıları damağınıza hitap edicektir. Bunun dışında çok yaygın olan Mc Donalds ve benim bu ülkede rastladığım ancak ülkemize de bir kaç yılda geliceğini tahmin ettiğim Quick yemek alternatifleriniz olabilir. Sadece bir gün kaldığımız için Bordo yemekleri konusunda fazla ahkam kesicek halim yok:) Ama kesinlikle size fazlasıyla seçenek sunucağından eminim.



Şehre panoromik bir bakış atabileceğiniz Notre Dame Kilisesinin kilise binasından ayrı olarak inşa edilen çan kulesi Tower of Pey Berland güzel bir mola noktası olacaktır. Hem bulunduğu meydanın güzelliği hem de kilise ve çan kulesinin haşmeti zaman ayrılmaya değer. Korkmayın ve yukarı tırmanın ve ne güzel bir şehirdesiniz keşfedin:)


Gündüz saatlerce sıkılmadan dolaştığımız şehir gece daha romantik ve eğlenceli bir hal aldı. O haşmetli binaların ışıklandırmalarındaki güzellik, Grand Theatre Binasının önündeki sokak çalgıcıları ve onlara tempo tutan insanlar, yüz metre ilerideki nezih ve bahçe içindeki barlar sokağı gece uykusuz kalmamıza neden oldu:)






Uzun lafın kısası sadece bir gün konaklayabildiğimiz bu şehre iyi ki gelmişiz dedik.

Yorumlar