Tatilimizin ikinci gününe bir gün öncesinin yorgunluğunu atmış şekilde ve çok
enerjik başladık. İlk önce kiralık arabamızı teslim aldık sonra
Toulouse'a doğru yola çıktık. Fransızların sabah kahvaltısı beni
kesinlikle açmadığı için tüm tatil boyunca kahvaltılarımı ya tatlıyla ya
da sandwichle yaptım ki Fransız tatlılarının muhteşemliğini düşününce pek de kötü bir başlangıç sayılmazdı.Yolda gördüğümüz Carrefoura girip bir sürü Tiramisu (her nekadar İtalyan tatlısı olsa da Fransızlar da çok başarılı kesinlikle), adını bilmediğim paketli tatlılar ve şarap alarak yolculuk için stoğumuzu yaptık. Tatlılar ve şaraplar bence ülkedeki en ucuz yiyecek içeceklerdi. Özellikle Rose sevdiğim için, içtiğim hiç bir şaraptan pişman olmadım ve fiyatları komik derecede ucuzdu.
Navigasyona güvenerek şarap bağlarının içinden yaptığımız yolculuğumuzun sonunda Toulouse'un tam göbeğine kadar geldik. Hemen arabamızı park edip tabanvay şekilde şehri keşfetmeye başladık. Bisiklet kiralamak da bir seçenek olabilir ziraa yükseltisi olmayan bir şehir burası, kolaylıkla bisikletle gezilebilir. Garonne nehrine doğru hafif yokuş aşağı yürürken karşımıza ilk olarak Place Wilson çıktı. İçinde atlı karınca olan yuvarlak çok güzel bir park meydan burası. Etrafında kafeler ve mağzalar olan çok canlı bir yer.
Parkın ortasında böyle güzel bir havuz var. Ağaçların altındaki çimlere uzanıp su sesinin huzuruyla, etraftaki kafelerden aldığınız yiyecekleri yiyebileceğiniz huzurlu bir yer.
Place Wilson'dan düz yürümeye devam ederek, tarihi kocaman kiremit rengi binaları takip ettik. Şehre Ville Rose demelerinin nedeni kiremit rengi binaları
Az bir zaman sonra kendimizi şehrin kalbi olan, ünlü Capitol binasının önündeki meydanda bulduk. Bu meydan etrafındaki sayısız restoran ve mağzalarla vaktinizin bir kısmını harcayabileceğiniz bir yer. Meydandan düz devam ederseniz Garonne nehrine çıkıyorsunuz. Sağa ve sola yürüseniz alışveriş için güzel sokakları keşfedebilirsiniz.
Capitolden nehre doğru yürürken, pazar günü olduğu için kapalı olan ama aslında hareketli olduğu herhalinden belli olan sokaklardan geçiyoruz. Sonunda meşhur nehir karşımızda.
Tamam nehir ve üzerindeki bu köprü çok meşhur ama çamur gibi akan suyuyla memleketimin nehirlerini görün siz bir de dedim içimden. Bildiğin suyu kahverengi akıyordu. İnsanlar oturup burda manzara izliyorlar ama bence bu kirli su manzara olamaz. Nehrin rengi dışında herşey güzeldi ama:)
Bi selfi çekmeden hayatta bırakmam!
Nehir şehri ikiye bölüyor. Karşı kıyıda eskiden verem hastalarını yatırdıkları büyük bir hastane binası var ancak zaman kısıtımızdan dolayı daha eğlenceli olan kısımda vaktimizi geçirmeye karar verdik.
Nehir çamurlu falan ama onu bile güzel değerlendirmeyi bilmişler. Nehrin kenarındaki yürüyüş ve bisiklet yolu ağaçlandırılmış. Hemen dibindeki evler de muhteşemdi. Nehre sırtınızı dönün ve evleri seyredin:)
Sanırım artık pembe panjurlu değil mavi panjurlu bir evim olsun istiyorum.
Nehrin kenarından yürümeye devam ederken karşımıza Notre Dame Kilisesi çıktı.
İçeride pazar ayini vardı. 10 dakika kadar oturduk. Çok eski bir kilise aslında burası, tabi şehirdeki bütün kiliseler tarihi ve eski ama bu kilisenin içi küf kokacak kadar eskiydi:) Tamam çok rahatsız edici bir kokusu yoktu tabiki, zaten yakılan tütsüler kokuyu engelliyordu. Ancak kilisenin kalabalıklığı takdire şayandı. Zaten şehirde karşılaştığımız bir Türk garson bize pazar günü herkesin ibadet ettiğini söylemişti. Kilisedeki kalabalık da turist kalabalığı değil, yerleşiklerin oluşturduğu bir kalabalıktı.
Yorulana kadar şehri dolaştıktan sonra midemiz sinyal vermeye başladı:) Biz de en canlı gördüğümüz noktada, Capitol binasının önündeki meydandaki Le Florida'da yemeğe karar verdik. Tavsiye ediyorum, ziraa garson Türk olduğu için bizi çok doğru yönlendirdi. Adını hatırlayamadım ama kendisine burdan teşekkür ediyorum tekrar:)
Toulouse'un ördeği meşhurmuş, daha önce ördek eti yemediğim için çok tereddütteydima ama doğru yönlendirme sayesinde doğru menüye ulaştık:)Ördeğin göğüs kısmından yapılan bonfile tarzında, adını asla hatırlayamacağım bir yemek yedik. Bir porsiyonu 20 Euroydu ama gerçekten lezzetliydi.
Restoranın en güzel yerinde, en yorgun şekilde ama en güzel yemeğini yerken biz! Bu harika yemeği yiyip kendimizden geçtikten sonra hava kararmadan şehirden ayrılmamız gerekti. Gecesini de görmeyi çok isterdim. Gitmeden önce yarım günün yeteceğini düşündüğüm ancak beni şaşırtan Toulouse'a eğer giderseniz mutlaka bir tam gününüzü ayırmanızı tavsiye edeiyorum. Görülecek çok fazla noktası var.
Sevgiler, öpücükler..
Yorumlar
Yorum Gönder