7 günlük Cote D'Azur tatilimizin 6. günündeki son durağımız Monako oldu. Biz öncesinde Nice'den Eze Köyüne uğradığımız için, Monakoya da Eze Köyünden geldik. Eze'deki Turizm ofisinden otobüs saatleri hakkında bilgi alabilirsiniz, yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2 saatte bir Monako'ya otobüs mevcut ve yol yarım saat kadar sürüyor.
Monako'da ülkeye girer girmez lüksü ve ihtişamı hissetmeye başlıyorsunuz. Otobüsten indikten sonra biraz ilerideki Turizm ofisine mutlaka uğrayın, ülkeyi en kısa sürede nasıl dolaşacağınızı çok güzel anlatıyorlar. 4 Bölüme ayrılmış ülkenin 3 bölümünü dolaştık, sonuncu bölüm zaten görmeye değer fazla bir şeyin olmadığı bir yer. Biz pas geçtik, siz vaktiniz varsa takılırsınız. Turizm ofisinin yanından hemen botanik bir parka girdik ve parkı takip ederek Monte Carloya çıktık.
Monte Carlo bölgesine geldiğinizde ortada ünlü kumarhaneyi sağında Hotel De Paris'i solunda da Cafe De Parisi görüyorsunuz. Her üçü de görülmesi gereken yerler. Zaten turist kalabalığından fark ediceksiniz.
Casinoya ilk giriş ücretsiz, dikkat edin ama terlikle ve ağzı açık çantayla almıyorlar ve içeride fotoğraf çekmek yasak. Binaya girer girmez hemen sol tarafta bilindik basit oyun makinalarının olduğu bölüm var. Bu bölüme girmek için kişi başı 5 Euro vermeniz ve pasaportunuzu göstermeniz gerekiyor. Bina yapı olarak muhteşem ancak makinalar çok basitti, ortamla bağdaştıramadım. Yine de şansımızı denedik tabi ki.
İçeride gizlice çektim tabi bi kaç kare, anneme göstermem lazımdı, kadıncağızı mahrum mu bıraksaydım:)
Casinodan çıkınca karşınızdaki manzara böyle. Etrafta sıra sıra dizilmiş muhteşem arabalar var, bakıp bakıp iç geçirdik. Ben şahsen çok zengin olmaya karar verdim:)
Bi hatıra pozu çektirip buzdolabımın kapağına astım, çok çalışayım zengin olayım diye:P Şaka şaka devlet memuru çok çalışsa ne olur, Allahtan tatile gelmeye gücümüz yetti de gördük bu zengin ülkeyi, bi de fotoğraf çektirdim, benden güzeli yok. Bundan iyisi şamda kayısı. (Züğürt tesellisinde son nokta!)
Bu kocamın Ferrasisiyle pozu, amacımıza ulaştık artık gezmeye devam edebiliriz :P Hotel De Paris ve Cafe De Parisi de gezdikten sonra Casinonun arkasındaki merdivenlerden denize doğru aşağıya inmeye başladık. Bu süreçte çok güzel yapılar gördük.
Merdivenlerden inmeye başladıkça deniz mazarası güzelleşti. Çok büyük ve milyon dolarlık yatlarla dolu büyük marinasına doğru yavaş yavaş ilerledik ve her adımda bu tatil boyunca en sevdiğim yerin burası olduğuna karar verdim. Demek ki ruhum zenginlik ihtişam istiyormuş, bilmiyordum:)
Marinaya doğru inerken yolda gördüğümüz şekillerden anladık ki Monako Grand Prix'in yapıldığı yoldan geçiyoruz. Sonra da başlangıç noktasında bi fotoğraf daha çektik.
Sahile inince hem yatları inceledik biraz hem de yol üstünde gördüğümüz büyük bir marketten biraz alışveriş yaptık. Marketin şarap bölümüne hayran kaldım.
Minicik şişe suya 2 Euro vererek kazıklandıktan sonra bişeyler yiyip içmek için mola verdik. Sonra sahil kesimini ve dükkanları dolaştık ve yavaş yavaş Prenses Kelly'nin yaşadığı Monako Prenslik binasının olduğu eski şehre doğru yokuşu tırmandık.
Eski şehire doğru tırmanırken nostalji yaşamaya başlıyorsunuz. Deniz seviyesinden yükseldikçe deniz ve şehir manzarası güzelleşmeye başlıyor. Tepeye vardığınızda Prenslik sarayının bulunduğu meydana çıkıyoruz. Sarayın dış cephesinin mütevaziliği karşısında ufak çaplı bir şok yaşıyorum. Asıl güzellikler iç avludaymış ancak ziyaret saatini kaçırdığımız için fazla oyalanamadan ve dükkanlar kapanmadan eski şehrin dar sokaklarına dalıyoruz. Prenslik sarayı alttaki fotoğrafta.
Ralli yapılan bir şehirden bir erkek kendine en güzel ne alabilir? Tabi ki araba! Yok yok, gücümüz bir ferrari almaya yetmedi ama eski şehirdeki güzel bir dükkandan Ferrarinin lisanslı bir şapkasını almaya yetti.
Dünyada bir çok yerde örneğini görebileceğimiz stilde taş yollar ve taş binalarla dolu bir şehir burası, ancak diğerlerinden farklı olan tarafı yaşanan bir yer olması nedeniyle bütün binaların çok bakımlı olması. Hem eski hem değil gibi. Lüksü her adım de hissettiğiniz bir şehir zaten Monako.
Aşağıdaki masa da Prenses Kelly ile Monako Prensi Albertin evlendiği masa. Nikah masaları diyebiliriz. Aslında nikahları Eski şehirdeki çok büyük ve güzel bir kilisede kıyılmış. Maalesef fotoğrafını çekmemişim ancak gezilmeye değer çok güzel bir yapıydı.
Eski şehrin sonuna doğru yaklaşınca karşımıza Oceanografi müzesi çıktı. Bizim gittiğimiz saatte kapanmış olduğu için içini gezemedik ancak dışı da oldukça heybetliydi.
Müzenin sağ tarafında harika bir botanik bahçesi vardı. Çok huzurlu çok elit çok güzeldi. Tavsiyem burayı es geçmemeniz. Zaten yorulmuş olucağınız için biraz doğa ve huzur iyi gelicektir.
Her yerde Prenses Kelly'nin resmini gördüğümüz, sade ve zengin bu eski şehirin Monako'nun genelinden ayrılan yönü tam da bunlardı. Monako hızlı yaşanan bir ülke izlenimi verirken eski şehir daha elit ve sakindi, biz çok sevdik ve son otobüsü kaçırma ihtimalimizi göze alarak olabildiğince yavaş dolaştık. Tam Prenslik sarayına geri dönerken, büyük kiliseden çıkıp Saraya doğru giden uzun bir konvoyla karşılaştık. Belirli aralıklarla Prense bağlılıklarını göstermek amacıyla yapılan bu dini geçit çok ilginç anlar yaşamamıza neden oldu.
Ve sonunda şehirden ayrılma vakti. Biz Nice'e giden son otobüsü kaçırdığımız için hızlı treni kullanmak durumunda kaldık.
İyi ki de öyle yapmışız ziraa Fransa'daki ilk tren deneyimimiz oldu ve bu şık ülkeye yakışan güzel bir istasyonda trenimizi bekledik.
Hızlı tren iki katlıydı ve Monako'dan Nice'e kişi başı 3 Euroydu, çok makul bir rakam. Yolculuğumuz yaklaşık 40 dakika sürdü.
Bir hızlı tren selfisi çekmeden bırakmam!
Ve bu yolculuk sayesinde 3 günlük konaklamamız boyunca görme fırsatı bulamadığımız Nice Tren Garını da görerek Nice'deki son fotoğrafımızı çektik.
Çok güzel anılarla ayrıldığımız, gelmeden önce gezinin uzunluğu
nedeniyle tedirginlik yaşadığımız Cote D'Azur tatilimizdeki neredeyse
son gecemizde ( bir sonraki gece boyunca Nice'den Bordoya araba kullanıp sabah 5'de otele vardık) iyi ki gelmişiz ve bu tatili planlamışız dedik. Tüm tatil boyunca 2000km'den fazla araba kullandık, olabildiğince çok yer gezmeye çalıştık ve genç olmamızın avantajını yaşadık. Yarın Nice'den Bordoya yolculuğumuz başlıyor ancak yol üstünde Grasse ve St Paul De Vence'e uğramadan geçmeyeceğiz. Sevgiler..
Monaco'yu çok merak ediyorum, çok şanslısınız :)
YanıtlaSil